14 Ekim 2012 Pazar

EVRENI OGRENIN

CINIK HUSEYIN

Evrenin tüm boyutlarında varolan her şey, varoluşu yalnızca iki şekilde deneyimleyebilir. Bunlar “Uzun Dalga Döngüsü” ve “Kısa Dalga Döngüsü” dür. Bu iki yol arasındaki fark şudur; uzun dalga döngüsü, tamamen eterik veya ruhsal bir varoluş olup, evrimde döngüsel bir tazrda çok yavaş bir değişim meydana gelir.... Kısa dalga döngüsünde ise bir ikilik/dualite vardır, çünkü ruh dögünün yarısında eterik/ruhsal bir halde deneyim yaşarken, döngünün diğer yarısında fiziksel bir deneyim yaşar. Dünya’daki fiziksel bedenler içindeki ruhların deneyimlediği şey de budur. Bu iki yarı, zaman olarak ölçülemez ama elde edilen deneyimin bütünü her iki yarıda eşittir. İnsan ruhlarının -aldıkları grup kararı ile- tamamen eterik/ruhsal bir varlık yerine fizikselliği deneyimlemeyi seçtiğnde bu kısa dalga döngüsüne geçilmiştir. “Yanlış bilgiye cezbolma” olarak adlandırabileceğimiz “Adem ile Havva” nın sembolik hikayesinde bu durum anlatılır. Varoluş toplam yedi yoğunluktan oluşur. Bunlardan üç tanesi fiziksel, üçtanesi eterik/ruhsal ve bir tanesi de her iki durumu içeren yarı fiziksel olan dördüncü yoğunluktur. Dördüncü bilinç yoğunluğu seviyesi, yalnızca kendine hizmet ederek varolunabilen en yüksek yoğunluk seviyesidir. Dolayısı ile 4. yoğunluk, “Kendine Hizmet” in yani negatif düşünce kalıbının en yüksek örneğidir. Dördüncü yoğunluk seviyesine üçüncü yoğunluk seviyesinden ilerlenerek gelinir. Yukarı doğru her bir yükselişte, bireysel bilinçli varlığın varoluşu o kadar daha az zor hale gelir. Bu nedenle dördüncü yoğunlukta varoluş, üçüncü yoğunluktakine göre daha az zordur ve üçüncü de ikinciden daha az zordur vs. Ruh enerjisi üzerinde daha az yük yaratır. Dünya yaklaşmakta olan dördüncü yoğunluk seviyesine doğru ilerlerken, Başkalarına Hizmet’e ilerlemek ile Kendine Hizmet’te kalmak arasında bir seçim yapmamız gerekiyor. Dördüncü yoğunluk seviyesinde varolan varlıklar üçüncü yoğunluk seviyesinde varolan varlıklardan negatif ruh enerjisini çekebilirler. Aynı şekilde, üçüncü yoğunluk seviyesindeki varlıklar, ikinci yoğunluk seviyesindeki varlıklardan enerji çekebilir. Bu enerji alış biçimi diğeri kadar gerekli değildir ama gene de yapılıyor. Üçüncü yoğunluk seviyesinde bulunan insanların ikinci yoğunluk seviyesindeki hayvan krallığındaki varlıkların sıkça sıkıntı ve acı çekmesine neden olmalarının sebebi de budur; çünkü bizler de esas olarak kendine hizmet eden varlıklar olarak ikinci seviye ve birinci seviyedeki varlıklardan negatif ruh enerjisi çekiyoruz. Kertenkele varlıkları olarak tanımlanan varlıklar kendilerini sıkı bir şekilde Kendine Hizmet’e sabitlemeyi seçmişlerdir. Bunun mümkün olduğu en yüksek yoğunlukta oldukları için, üçüncü seviye, ikinci seviye ve birinci seviyede bulunanlardan sürekli olarak büyük miktarlarda negatif enerji çekmeleri gerekiyor ve tüm o yaptıklarının sebebi de bu. Bu durum ırklarının ölmekte olmasını da açıklıyor; çünkü Kendine Hizmet’ten Başkalarına Hizmet’e nasıl geçireceklerini öğrenebilmiş değiller. Bu seviyede bizimi ölçülerimize göre çok uzun bir süredir kalmış olduklarından buraya sıkıca yapışmış durumdalar. Bu yoğunlukta nüfuslarını da arttırdılar. Irklarının ölmekte olmasının ve gözleri kararmış bir şekilde sizden mümkün olduğunca çok enerji almaya çalışarak ırklarını metabolik olarak yeniden yaratmaya çalışmalarının sebebi bu. Çok uzun süredir –Dünya’da çok sayıda olduğumuzdan dolayı ve diğer- Dünya’nı yönetimine açıktan el koyma niyetindeler. Herşeyi istedikleri gibi ayarlamak ve bu gezegenin deneyimleyeceği dördüncü yoğunluğa geçişte mümkün olduğu kadar çok negatif enerji emebilmek için zamanda ileri ve geri yolculuk yapıyorlar. Buradaki amaç dördüncü yoğunlukta bizim yönetiminizi ele geçirmek ve bir dizi şeyi gerçekleştirmek; 1: Irklarını sürdürülebilir halde tutumak, 2: Sayılarını arttırmak, 3: Güçlerini arttırmak, 4: Irklarını dördüncü yoğunluk alemine yaymak. Bunların tümünü gerçekleştirebilmek için takvimimize göre yaklaşık 74 bin yıldır olaylara müdahale ediyorlar. Bu çalışma sırasında zamanda ileri ve geri yolculuklar yapmak suretiyle tüm bunları tamamen sabit bir zaman-mekan aralığında gerçekleştiriyorlar. Ama ne kadar ilginçtir ki tüm bu çalışmalar başarısız olacak. Kertişler yani negatif Kendine Hizmet, "arzuya dayalı düşünme" olarak tanımlanan şeyden dolayı bunu göremiyorlar. Sadece görmek istediklerini görüyorlar. Aşırı korku ve endişe negatif nitelikte bir korku/endişe enerjisi üretir ve bu o varlıklar (KH) için bir yakıttır. Bu enerji transferi eterik/ruhsal beslenme yöntemini temsil eder. Uygun bakış açısı ile bakıldığında tehlike coşkuya dönüşür. Neşeye biraz kaynak ayrılması önerilir. Daha geniş bilgi için “Pleiades Öğretileri” kitabını okumanızı önerilir. “Özgür İrade” yaratılıştaki en önemli bilinç yasasıdır. Buna göre, bir başkasının bilgi edinme seçimine veya bunu nasıl yaptığına veya yapmadığına müdahale etmemiz mümkün değildir. Bir başkasının algılarını değiştirmeye çalışmanın gereği yoktur ve bu “Özgür İrade” ye müdahale anlamına gelir. Eğer biri “Aydınlanmak” yerine “Takıntılanma” yı seçiyorsa, bu onun seçimidir. Her şey derslerden ibaret ve eğer bir kişi belirli bir yolu seçmişse, onun gidip öğrenmesi gerekeni öğrenmesine izin verilmesi gerekiyor. Bir KH aracı, başka birinin ihtiyaçlarına karar vererek BH adayı olmayı öğrenemez. Aslında 4’üncü yoğunluğa ulaşmak niyeti ile şunu veya bunu yapan herkes KH moduna giriyor: Çünkü bir sonuç veya bir ödül bekliyorlar ve bu durum Kendine Hizmet’tir. Kendini memnun etme eğilimi de KH’liği besleyen bir durum olduğundan; buna da dikkat edilmelidir. Duyguların görüş oluşturması tehlikesine dikkat edilmelidir. Karmik birinci seviye süreçlere yani önemli kadersel görev veya derslere müdahale etmemeye dikkat edilmelidir. Kişi tavsiyede/öneride bulunabilir, bunda sorun yoktur, ama dersi değiştirmeye çalışmamalıyız. Karma kendi varlığını herzaman dayatır, bunu unutmamalıyız. Sonuç olarak; 3'üncü yoğunlukta bulunuyoruz. Doğamız gereği KH'iz. BH adayı olabiliriz ama 4'üncü yoğunluğa geçene kadar BH değiliz. Forum tartışmalarında, fikirler, görüşler birer öneri veya tavsiye şeklinde sunulmalı ve bir beklenti içerisine girilmemelidir. Anlayacak olanlar anlayacaklardır. Karşıt görüş münakaşalarının peşinden gidilmemesi önerilir, bunun faydası yoktur. Varolan herşey/tek şey derslerdir.Hem bizim için ve hem de karşı taraf için, herşey yerini bulacaktır. Fakat olayları zorlarsak yolumuzu şaşırma riskiyle karşılaşırız. Yaşadığımız dönemler karmaşa içinde olsa da ve bu kaotik durum daha da artacak dahi olsa; karmaşayı değişimler izleyecek, sabırlı olmalıyız. Dolayısı ile kişinin yaklaşan 4’üncü yoğunluğa hazırlanma aşamasında, yapması gereken tek şey “bilgi toplamak” olmalıdır. Bedenlerimizi 4’üncü yoğunluğa dönüştürmede yararlanabileceğimiz bir egzersiz yok, önemli olan “ruh” dur. Bu doğal bir süreçtir, hazırlığa gerek yok. Yani dönüşeceksen dönüşeceksin, dönüşmeyeceksen dönüşmeyeceksin. Bilgi toplamak ise belki sadece olayın “daha az travmatik” olmasına faydası olabilir, olamayabilir de. Teorik olarak eğer bir birey doğru seçimleri yaparak doğal bir şekilde gelişirse ve geçişin yapılacağı zamana ulaşırsa, o bireyin bedeni de fiziksel olarak bu geçişi yaşar. Kendi hızımızda bilgi toplayıp, ağ çalışması yapılması tavsiye ediliyor. . Öğrenmek metebolik değişime neden olur. Kişi belirli bir görev yapma anlamında kaderini gerçekleştirme sürecindeyse, Evren bu durumda onun gereksinimlerini karşılama gücüne sahiptir. Akışına bırakma en iyisi. Yılan kardeşliği, yani kertenkeleler, özgür iradeye yaklaşık 309.000 yıldır müdahale ediyorlar ve değişim yaklaştıkça gözleri kararıyor. “Şeytani” varlıklara karşı direnmede, bilgiden başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Bu kontrol düzenine “açıktan” isyan etmenin neticesi 5’inci yoğunluk olabilir. Bizim insanlar olarak sahip olmamızdan kortukları tek şey “bilgi” dir. Dini semboller, işaret veya rakamlardan korkmazlar. Bu varlıklara karşı direnmemizde en büyük gücümüz “Özgür irademide de bulunmuyor”, “hayır deme gücümüzde” bulunmuyor, Anahtar ruhsal bilgi birikiminde bulunuyor. Kertenkeleler insanlar arasında yaşamadılar ama zamanın çeşitli noktalarında insanlarla “doğrudan” etkileşime girdiler. Bu koşullar, insanların tamamen yabancı bir yerden gelen tanrıları kabul etmeye ve tapınmaya hazır, istekli ve muktedir oldukları noktalarda gerçekleşti. Yakın geçmişte böyle birşey olması söz konusu değildi. Ama dikkat edelim, çok yakında bu tekrar gerçekleşebilir. Ritüeller faydasız, gerekli olan tek savunma bilgidir. Bilgi bizi varoluştaki tüm olası zarar biçimlerine karşı korur. “Bilgi” sözcüğünün ardındaki kavramın herhangi bir sınırı yoktur. Bilgi kelimesinin ve bu kelimenin manasının, ihtiyaç duyabileceğimiz herşeyi nasıl sağlayabildiğini anlamak için altıncı duyunuzu kullanmanız tavsiye edilir. Daha fazla bilgimiz oldukça daha az korkumuz olur, daha az acımız olur, daha az gerilim hissederiz ve herhangi tür veya biçimde daha az tehlike deneyimleriz. Şimdi bunu çok dikkatlice düşünelim çünkü bu çok önemli: "Bilgi" sözcüğünün ardındaki kavramın herhangi bir sınırı var mı? Eğer bu kavramın sınırı yoksa o kelimenin değeri nedir? Sonsuz. Bir tek kavramın, bir tek anlamın bizi bütün sınırlandırmalardan nasıl serbest kıldığını anlayabiliyor musunuz? Daha fazla bilgimiz oldukça, kendimizi nasıl koruyacağımız konusunda daha fazla farkındalığımız olur. Koruma bu farkındalıkla birlikte doğal olarak gelir. “Bilgi” kelimesi, ifade ettiği kavramın tüm olası anlamlarını kapsıyor. Sadece tek bir terimin, bu tek kelimenin nasıl bu kadar çok mana taşıdığını düşünebiliyor musunuz? Bunun tamamen farkında olmamız önemlidir. Burada aydınlanmanın belirtilerini görebilirsiniz ve aydınlanma bilgiden gelir. Bilgi, tüm varoluşun çekirdeğine gider, tüm cisimleri kapsar. “Işık” bilgidir, tüm varoluşun çekirdeğindeki bilgidir. “Işık herşeydir ve herşey bilgidir ve bilgi herşeydir.” Bilgi kazanmak, kişinin varlığına birşeyler eklemesi anlamına geliyor. Kişinin, varlığına arzu edilebilir herşeyi katması demektir. Ayrıca şu anda olduğu gibi “ışığa ulaşma” yolunda çaba gösterirken, gerçekten bilelim ki “ışık bilgidir”. Bilgi, tüm varoluşun çekirdeğinde mevcut olması ile, varoluştaki tüm negatiflik biçimlerine karşı koruma sağlar. Bilgi, tüm varoluşun kökünde olduğu için, bilginin kabul ettiği şey, bizi yanlış “veri” yi benimsemekten koruyacaktır. Açık olup, sadece açık bir şekilde bilgi edinmeye çalıştığımızda yanlış veriyi benimseme konusunda korku duymamıza gerek kalmaz. Eğer “iman” varsa, edinebileceğimiz hiçbir bilgi yanlış olamaz, çünkü böyle bir şey yoktur. Bize yanlış bilgi veya veri vermeye çalışan herkes başarısız olacaktır. Bilgi koruma sağlar; ihtiyaç duyabileceğimiz tüm korumayı. İnsanlardan bazıları, ilerledikleri yolun bir noktasında takılıp kalıyorlar. “Takıntı” dediğimiz gizli bir süreçten geçiyorlar. Takıntı bilgi değildir, takıntı atalettir. Bu nedenle, kişi takıntılı hale geldiğinde, ruhsal gelişimin sağlanması, ilerletilmesi durdurulmuş olur. Çünkü ruhsal gelişim ve ilerleme ancak gerçek bilginin edinilmesiyle olur. Kişi takıntılandığında koruması da azalır. Bu nedenle kişi sorunlara, trajedilere ve her tür zorluğa açık hale gelir. Bilgi edinme, hızlı bir artışla meydana gelebiliyor ve bu bazıları tarafından “Aydınlanma” olarak tanımlanıyor. Aydınlanmış varlık, bilgili varlıktır. Bilgi edinme, ruhsal varlığı ciddi ölçüde ilerletir. Kişi belirli bilgi platolarına yaklaştıkça saldırılar artar, ama bir kez ulaşıldığında tehlike buharlaşıp kaybolur. Acaba neden? Eğer insanlar, öğrenmeye “açık ve isteklilerse” öğrenebilirler. Eğer gelişip bilgi kazanmayı seçersek, hiçbir noktada hiçbir şey hakkında asla bloke olmaz veya takıntılanmayız. Eğer bilgimizi sınırlandırmayı ve takıntılanmayı seçersek, o zaman kendimizi sürekli bloke etmiş halde buluruz ve bu durum tüm yaşam deneyimlerimizde kendini gösterir. Bir başkasının bilgi edinme seçimine veya bunu nasıl yaptığına veya yapmadığına müdahale edilmemelidir. Bir başkasının seçimlerini değiştirmeye çalışmanın gereği yoktur, bu “Özgür İrade” ye müdahale anlamına gelir. Karmik öğrenme ödevlerine müdahale etmeme konusunda dikkatli olmalıyız. Eğer kişi “Aydınlanmak” yerine “Takıntılanmak” ı seçiyor ise, bu onun seçimidir, müdahale etmemek gerekir. “Öğrenin, öğrendiğinizde gelişirsiniz, geliştiğinizde ilerlersiniz, ilerlediğinizde DÖNÜŞÜRSÜNÜZ.” “DERSLER ÖĞRENENLER İÇİN DEĞERLİDİR.” “DERS, DERSLER, HERŞEY BUNDAN İBARET. TÜM DERSLER PAHA BİÇİLMEZ DEĞERE SAHİP.” “KEŞFET: ÖĞRENMEYİ BESLEYİP BÜYÜTEN KEŞİFLERDİR.” “VAROLAN HERŞEY / TEK ŞEY DERSLERDİR. KİŞİ, MEVCUT OLMAYAN VE GEREKSİZ GÜVENLİK AĞINI ARAMAYI BIRAKIR, BUNU ANLADIĞI ZAMAN.” cinik Huseyin

Hiç yorum yok: